2 Şubat 2015 Pazartesi

Boşan-ma...

Türkçe çok tuhaf...boşan emirken, olumsuz ek koyunca isim oluyor. 

Ne yaparsan yap aslında da... Neyse...

Evli kadınlar , bir aradayken bir kaç tur koca dedikodusu döndürürler , ay onu dedi, bunu yapmadı, şundan bundan , falan filan, ailesi , vs...vs...

Şimdi sen boşanma aşamasına gelince bu muhabbet yön değiştiriyor. Müstakbel Ex'ine sen saydırırken , onlar da saydırıyor. 

Sen dikenli mi dikenli bir yoldan değil tünelden geçiyorsun ve kucağında çocuğunu taşıyorsun . Bu arada dedikodu yaptığın arkadaşların , senin yaşadıklarını tünel duraklarında , kafasını uzatarak görüyor, hissediyor, üzülüyor, belki de acıyor sana. Gel zaman git zaman sen dikenli tünel yolculuğunu tamamlıyorsun. Gökkuşağına erişip , sonsuz vadiye kuruluyorsun çocuğunla...

Sonra senin yeni konumun , artık "koca muhabbeti etmekten mahrumiyet bölgesi" diye geçiyor
Sonra bir gün yanlışlıkla , çok fazla dolmuş bir arkadaşın kocasıyla derdini anlatıyor, anlattığı gibi binpişman elbet...

Diyebiliyorsun ki ; boşan.

Çünkü sana defalarca destek olmuştur , Ex'i değerlendirmiştir.

Diyor ; Sen neler yaşadın , kolay mı? Benim çocuk etkilenir.

------------------

O yüzden sevgili bekar anne adayı , kararlarını kendin al. Etkilenme. 

"Bekara, karı boşamak kolay" 
                          "Evliye , evli boşatmak kolay"

Evliliğe devam da etsen, boşanmak için tüm şartları sağlasan da, her türlü evde, 4 duvar arasında kendinle başbaşa kalacak olan sensin. Ben kimseden etkilenmedim bu süreçte  , sağolsun Ex boşanma ile ilgili şartların tümünü sağladı, altını da 8 kez çizdirdi, yanına da 23 tane tik attırdı. Arafta bıraktırmadı.  
Ama düşündüm de yukarıda ki sohbetten sonra, toz tanesi kadar şüphen olsa, yüreği bir burkulur kadının. 
Kimseden etkilenme. Konuşmak iyidir zırvalarına hiç kanma. Sen anlatırken bil ki , dinleyen empatiyi kendi için yapıyordur. 

Öperim. 


6 yorum:

  1. Ne güzel anlatmışsin ;sen anlatinca aksama kocasıyla bunun dedikodusu yapılır ve kendi mutsuzluklarina şükredilir 😊

    YanıtlaSil
  2. Hukuk fakültesinde öğrenciyken bir medeni hukuk profesörümüz Türk Medeni Kanunu'nun hayat dersi verdiğini söylemişti. Medeni Kanun'un Aile Hukuku kitabı "Nişanlanma" ile başlar, "Evlenme" ve "Boşanma" müesseselerini düzenleyen hükümler ile devam eder. Hocamız bu sistematiği şöyle yorumluyordu: "Kanun ne diyor, nişanlanma diyor, yani gez toz eğlen ama işi ciddiye bindirme, nişan yapma. Peki sonra ne diyor, evlenme, yani nişanlanmak hatasını işlediysen bari orada kal, evlenip de daha büyük bir hata yapma. Peki sonra ne diyor, boşanma, yani evlenmek hatasını da işlediysen bari üstüne tuz biber ekleme, evliliğini sürdür ve boşanma". Bu sözün etkisiyle değil kuşkusuz ama ben bugüne kadar yaşadığım ilişkilerde nişanlanma noktasına dahi gelmedim, dolayısıyla evlenmedim ve boşanmadım. Fakat, mesleğim gereği, maalesef boşanma davaları üstlendim ve hukuki boyutu bir yana boşanmanın kusursuz yere ihanete uğrayan veya terk edilen tarafta (kadın veya erkek) ne kadar derin psikolojik yaralar açtığına şahit oldum. Fakat hayat devam ediyor. Bir kapı kapanıp diğer bir kapı açılıyor. Geçmişe takılı kalmamak, ileriye bakmak, evlilik kurumunu abartmamak ve boşanmış olmayı bir üzüntü kaynağı olarak görmemek gerekiyor. Önemli ve vazgeçilmez olan sadece sizsiniz ve anne olduğunuz için bir de yavrunuz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ne derin bir hocanız varmış :)
      Evlilik bu toplumda o kadar abartılı ki. Boşanma da bir onun kadar..Şahsen ben boşanmış olmayı , sonuçlanmış olmasını bir şans olarak görüyorum, tadını çıkarıyorum.

      Sil
  3. Bazı şeyler yaşanmadan önce çok zor, dayanılmaz veya uuwww ay ben yapamam gibi görünüyor. Ama yaşamak zorunda kalınca hele bir de atlatmissan bu durumu gözünde buyuttugune yaniyorsun. Evciler için bosanmak aynen böyle bir durum. En üzücü olan ise sana bakıp o her dakika şikayet edenlerin kendi evliliklerine daha da sıkı sarildiklarini görmek. ..

    YanıtlaSil